KOŞUYORUM NİYE?

 KOŞUYORUM NİYE?

İnsan kovalamadan yaşayamaz mı, olanı takip edip akamaz mı? 

Bence en büyük pratiğim bu zamanlarda güvenle yere inebilmek olmalı beklentilerimin balonundan.

duygusal bir fevrilik var bende. birden geliyor. günlerce kalıyor. mesela geçen hafta yaşadığım buhrandan okula dönerim doktora yaparım daha iyi dedim ama benim psikolojim için öyle mi gerçekten? 

biraz kafanın boş olmasının kime ne zararı olacağını anlayamıyorum, neden bana değersizlik hissi veriyor? Bu aşmam gereken bir şey mi acaba? çünkü sırf bu yüzden bir şeylere devam ediyorum.

okulun olmadığı alan, aşmam gereken tanımam gereken bir alan. sonsuza kadar aynı şey yapılacak diye bir şey de yok. hayat hazırlıyor gibi bazen, olacak şeyler için. 

  bazen bunlar üzerinde çok düşündüğümü görüyorum. hayat hiç beklemediğimiz fırsatları atabilir önümüze. mesela şu an bir şey olsa öyle bir bağlılığım olmadığı için ayrılabileceğim. bunu bilmek güzel. 

bazen ne özelliğim olduğunu düşünüyorum. çocukken her birimiz kendi hikayemizi özel sanırdık herhalde. Ben de derdim benim hayatım şöyle olacak. şimdi şimdi anlıyorum bunu her çocuğun kendi öz potansiyelinin bilincinde dediğini. çünkü gerçekten farklı olunabilir, farklı beslenme göze alınabilirse eğer. bu yetişkinlikte de geçerli, farklı şeyler deneyebilirsen, farklı yolları görebilirsin, zihnini açabilirsin. senin benim öyle herkesten ayrı çok farklı bir potansiyelimiz yok, herkes kendi eşsizliğinde deneyimliyor yaşamı. 

çok fazla hayale ideale kaptırmanın da insanı şu andan kopardığını görüyorum kendi içimde. çünkü o zaman keyif aldığım aktiviteler, mesela egzersiz yapmak göreve dönüşüyor, şunu yapmadım diyorum, şunu yapmalıydım, şöyle beden ölçümü korumalıyım diyorum. halbuki kapasiteler onları kafaya takarak da oluşmadılar. sevdiğim şeyi kendimce yaptım. ve oldular zaman içinde.  O yüzden egzersiz yaparken de takılmak istemiyorum bunlara, yemek yerken de kitap okurken de. sevdiğim şeyleri bir varış noktasına bağlı yapınca onlardan da uzaklaştığımı görüyorum. belki de bu tür aktiviteleri, yoga gibi, biraz arka planda çalıştırmamın sebebi içgüdüsel olarak sadece ona odaklandığımda onun benim için anlamını kaybedebileceğidir. onu bir etiket gibi taşımaktansa onu sevdiğim bir şekilde "ben" gibi yapabilmeyi istiyorum. felsefeyi akademik devam etmeden okuma izlemek gibi.

yani anlaşılabileceği gibi dostlar, ben etiket edinmek istemiyorum.

ben para pul görünüş maddiyat odaklı olmak istemiyorum 

sevdiğim şeyleri görev edinmek, imzasını taşımak istemiyorum. onlar bana iyi gelen şeyler olarak yerlerini korusun istiyorum. 

neden yaptığımız her şeyi üzerimize derimiz gibi giymek taşımak zorundayız ki zaten? 

neden illa hayatımızın ulvi bir yönü, bir hedefi olmalı? 

hayatın varacağı yer tam şu anı deneyimlemek, bağlanmamak, yeni olan her şeye açık olmak olamaz mı? çünkü ben ileriyi düşündükçe. özellikle bu ülkede böyle bir ortamda, asla önümü göremiyorum ki, yarın ne olacak bilemiyorum, çoğu şey elimizde değil, yarın bindiğin otobüsün birden iki katı fiyatına çıkması da bizim elimizde değil. O zaman bu kadar geleceği ilmek ilmek dokumaya çalışan zihnimizin işin içinden çıkabileceği bir nokta var mı? 

beklentileri bırakmak, sadece şuandaki deneyimle olabilmek ne kadar güzel olurdu. elimizden hiçbir şey gelmiyorsa yarın sisler içinde ise özellikle. fevri duygusal kararlar vermeden. çok yüce görevler beklentiler şu olacağım'lar koymadan önümüze. yarın gün geliyor, o kimliğini üzerinden kurduğun şey olmayabiliyor. vaz geçebiliyorsun, sana o şekilde iyi gelmeyebiliyor. 

vazgeçmek çok büyük eylem. 

bazen kendine yüklediğin "ben buyum, bu olacağım, bunun için doğdum" dan vazgeçebilmen gerekiyor. çoğunlukla o rolü kendine sen biçtin. toplum biçti. sana yukardan geldiğini düşünmüyorum o görevin. 

bazen kabul etmen, teslim etmen ve vazgeçmen gerekiyor bağlarından. kendinle ve hayatınla kurduğun bu toksik bağlardan özellikle. çünkü artık ben de inanıyorum ki hiçbir şey olmam gerekmiyor. ben var olmaya çalışıyorum oluyorum sadece. hayatla iletişime geçiyorum. 

çoğu zaman kontrol etmeyi bırakmam gerekiyor mesela benim. henüz gerçekleşmemiş olan geleceği sürekli planlar yaparak kontrol altına almaya çalışıyorum. çoğu kez beni tutuklu bırakıyor. 

hayatı çok ciddiye alarak sürekli planlar programlar en doğru seçenekleri bulma çabasını bırakmam gerekiyor. bazen de boş yaşayabilir insan. gider gelir işe. rutinler doğar rutinler ölür. ritme kapılmak gerekiyor. 

bazen korkusuzca sevdiğini itiraf etmek, ama beklentiden vazgeçebilmek gerekiyor. 

bazen insanları çevreyi burayı okuma ihtimali olan, rastgelen insanların ne düşünebileceğini bırakman gerekiyor. çoğu şeye bu yüzden başlayamıyor ve tadını çıkartamıyorsun. 

sözlüğünden "ben bu değilim" i çıkartman gerekiyor. sen potansiyel olarak her şeysin, ve hiçbir şeysin. hem iyisin hem kötü, hem öyle hem böyle. kendini ve yaşamını kaplara sokma. 

sözlüğünden bunun tek yolu budur düşüncesini çıkartman gerekiyor, milyar tane aksi örnek var iken. 

sözlüğünden boş yaşamamanın tek koşulu okul okumak, akademide kalmaktır düşüncesini çıkartman gerekiyor. yazarak roman, kitap okuyarak video izleyerek bir üniversiteden daha fazla bilgi edinebildiğin bir çağdasın. boomerlık yapma. 

hayatta birden fazla yol var. hatta milyarlarca var. belki de alıştığın senin için e iyisi değildi. belki de seni en çok besleyen değildi. belki de yazarak okuyarak ve izleyerek deneyimleyeceksin. 

Koşu

sürekli acele ediyor bir halim var. 

peki ama, nereye koşuyorum? 

arkadaşım şenin yerinde olsam çok güzel fırsat annemin yanına gidip yardım ederim dükkanına dedi. 

bana da çok mantıklı gelen bu olay, kafamı çok güzel dinleyebileceğim bu olay bana hala şurada takılı olduğumu hatırlattı. etiket. 

o zaman ben kim olacağım ben bu kadar şeyi boşuna mı yaptım diyerek geçmişe saplanıp yeni şeylerin girişine izin vermiyorum. iyi geleceğini bilmeme rağmen kafamda hala ve sürekli eleştirel bir ses var. diyor ki ömrün böyle mi geçecek? tamam da canım zihnim, nasıl geçecek, sen söyle bana. 

bu etiket, spor yapmazsam zaman boşa gidiyor, okul okumazsam boşa gidiyor zihniyetinden kurtulmak ve keyifle yere inmek istiyorum. her şey kimlik ve var oluş biçimine dönüştüğünde tehlikeli oluyor. 

Güvenle yere inmek ve beklentilerimi bırakmak istiyorum. 

Evet, hayat bazen de böyle geçer, bazen arkasından kovalayacağımız yüce bir amaç yoktur ve güvenle yere inebiliriz, yüce beklentilerimizi bir kenara bırakıp sadece olabiliriz. Şak diye çıkıp gidebilmeliyiz mesela. kendini tanımladığın yüce bir amacının olmaması o açıdan da özgürleştirici. 

şuan içinde bulunduğum durumda da üretici olunabilir. ben şu an üretmiyor muyum? öğrenmiyor muyum? okulda olunca bunları bile böyle rahat yapamıyordum unutma. şuan bu boş durmak değil. okul benim varlığım üzerinde nasıl bir tahakküm kurmuş böyle. saatlerdir ikna etmeye çalışıyorum kendimi. 

Böyle.

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kurgusuz kurgular

KENDİNE ZORBA İNSAN